1. GÜN, Cuma: İZMİR – SALDA GÖLÜ – BURDUR – SAGALASSOS ANTİK KENTİ – ISPARTA
Sabah saat 06.00'da Fahrettin Altay Meydanı Pamukkale seyahat önü, saat 06.20'de Alsancak Lozan Meydanı Atatürk Lisesi önü, saat 06.40'da Karşıyaka Yunuslar Mavikule önü ve saat 07.00'de Bornova Ege Üniversitesi Kampüs kavşağından hareket. Aydın, Nazilli, Tavas güzergahı üzerinden Evliya Çelebi’nin “şehr-i şîrîn-i Isparta” diyerek dile getirdiği “gül şehri” Isparta yolculuğumuza devam ediyoruz. Yol güzergahımız üzerinde bulunan; derinlik bakımından Türkiye’nin en derin tatlı su gölü konumunda olan Salda Gölü’nün muhteşem manzarası fotoğraf karelerinizi dolduracaktır. Salda Gölü; birçok özelliğe sahiptir. Ülkemizin en derin göl özelliğini taşır. Dünya üzerinde ise üçüncü derin göl olarak bilinir. Gölün içerisinde yer alan magnezyum içerikli beyaz kayaların aynısı Mars gezegeninde de bulunur. Gölün suyu mineral açısından çok zengindir. Zengin mineral içeriği sayesinde de mantar, sivilce vb. cilt hastalıklarını tedavi ederek şifa dağıttığı bilinmektedir. Salda Gölü’nde vereceğimiz mola sonrası doğal ve tarihi zenginlikleri ile Göller Bölgesi'nin büyüleyici şehri Burdur’a hareket. Biraz geç öğle yemeği molamızı Burdur’da vermek istiyoruz. Yemek sonrası ilk olarak merkezde bulunan ve 2008 yılında “Gezilip Görülmeye Değer Müze” ödülünü alan ve Neolitik çağdan günümüze kadar eşsiz örnekleri barındıran Burdur Müzesi'ni, Pirkulzade Medresesi’ni geziyor ve bilgi alıyoruz. Ardından Hamitoğulları Döneminde inşa edilmiş olan Ulu Cami (14. yy), tarihi saat kulesini, sivil Osmanlı mimarisini yansıtan konaklarını görüyoruz. Gezilerimizi tamamlayınca son olarak bizi tüm ihtişamı ile Sagalossos bekliyor. Ağlasun / Sagalassos Antik Kenti, UNESCO dünya kültür mirası aday listesinde.1650 m. irtifası sayesinde iyi korunmuş olan kentte kazılar Belçika’lı bir bilim heyeti tarafından yürütülürken, Türkiye arkeoloji tarihinin en yüksek bütçeli kazı ve restorasyon projesi olarak öne çıktı. Antoninler çeşmesi, Hellenistik Dorik çeşme, Neon Kütüphanesi, Heroon (kahraman mezarı / kutsal alanı) , meclis binası, agora, imparatorluk hamamı ve tiyatro gibi çok önemli bir dizi anıtın kazısı ve örnek restorasyonlar ile Sagalassos bize görsel bir ziyafet sunuyor. Isparta’ya hareket ediyoruz. Otelimize gidiş ve yerleşme. Akşam yemeği ve konaklama otelimizde.
2. GÜN, Cumartesi: ISPARTA – KEÇİBORLU (KUYUCAK LAVANTA DİYARI) – İSLAMKÖY – EĞİRDİR
Sabah erken saatlerde alacağımız kahvaltı sonrasında lavanta vadisine gidiyoruz. Biz lavanta üretiminin merkezi durumundaki Kuyucak köyüne gideceğiz. Kuşçular, Çukurören, Yeşilyurt köylerinde ve Senir ile Kılıç kasabalarında da lavanta üretimi yapılmaktadır. Lavantalar, haziran sonu morarmaya başlar ve temmuz ayında çiçekleri tam olarak açılır. Mor lavanta tarlaları arasında gezinti yapıp lavanta kokusunu içimize çekiyor ve lavantaların sunduğu görsel şöleni hafızalarımıza ve fotoğraf makinelerimize kayıt ediyoruz. Yürüyüş boyunca görsel şölenin hiç bir karesini kaçırmak istemeyeceksiniz, bu yüzden yanınızda yedek hafıza kartı bulundurmanızı öneriyoruz. Kerpiç, taş ve ahşap yapılardan oluşan geleneksel Kuyucak evleri arasında yapacağımız gezinti sonrası lavanta balı, lavanta yağı, lavanta çayı üretimi hakkında bilgi alıp bu ürünlerden satın almak için sizlere serbest zaman vereceğiz. Otantik, sakin ve huzurlu gerçek bir göl kasabası olan Eğirdir’e gidiyoruz. Eğirdir’e geçerken İslamköy Süleyman Demirel Demokrasi ve Kalkınma Müzesini geziyoruz. Öğle yemeği sonrasında Eğirdir’de görülecek yerler arasında; Eğirdir Kalesi, Dündar Bey Medresesi ve Hızırbey Camii bulunmakta. Eğirdir Gölü çevresinde geziyor gölün keyfini çıkarıyoruz. Yeşilada’da yürüyüş ve çay molası sonrasında otelimize dönüş. Akşam yemeği ve konaklama otelimizde.
3. GÜN, Pazar: ISPARTA – KAKLIK MAĞARASI – LAODİKEİA ANTİK KENTİ – İZMİR
Sabah kahvaltısından sonra otelden ayrılıyoruz. Gül kenti olan Isparta’da, şehrin içinde görülecek yerleri sabah sakinliğinde gezmek istiyoruz. Evliya Çelebi’nin “şehr-i şirin-i Isparta” diyerek yadettiği “gül şehri” Isparta’da Mimar Sinan eseri Firdevs Bey Camii ve Bedesteni, sütunlar üzerine yerleştirilmiş kubbesiyle özgün bir mimarisi olan Kutlubey (Ulu) Camii ve Aya Baniya (Agia Panagia), Aya Ishotya (Yorgi) Kiliseleriyle, Ispartaʼnın zihnimizde yer eden “Süleyman Demirelʼin memleketi” klişesinden çok daha fazlası olduğunu görüyoruz. Hoş bir yolculukla dönüş yolculuğumuza başlıyoruz. Kaklık Mağarasına doğru yol alıyoruz. Mağara içerisinde bol miktarda termal su bulunmaktadır. Berrak, renksiz ve kükürt kokulu olan bu su varlığı bazı cilt hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir. Ayrıca mağaranın yakınında ziyaretçilerin istifadesine sunulmak üzere yapılan yüzme havuzu, küçük amfi tiyatro, seyir alanları, kafeterya ve kameriyeler Mayıs 2002 tarihinden itibaren turizmin hizmetine sunulmuştur. Düden-kaynak, çöküntü obruğu konumlu aktif bir mağaradır. Kaklık Mağarasının doğrudan gün alan ve sürekli damlayan veya akan duvarlarında, sık bir yosun ve küçük yapraklı sarmaşık türü bitkiler gelişmiştir. Aydınlanmaya bağlı olarak gün içinde yeşilin değişik tonlarını alan bu bitkiler, mağaraya ayrı bir güzellik katmıştır. Son olarak Laodikeia Antik Kentine yöneliyoruz. MÖ 1. yüzyılda Anadolu'nun en önemli ve ünlü kentlerinden biri olan Laodikeia’yı rehberimiz eşliğinde geziyoruz. Büyük Tiyatro, Stadyum ve Gymnasıum, Anıtsal Çeşme, Meclis Binası, Zeus Tapınağı, Klise, Laodikeia yolu gezeceğimiz yerlerden bazıları. Dönüş yolculuğumuza devam ediyoruz. Gece geç saatlerde İzmir’e varış ve turumuzun sonu.