Costa Romantica ile Yunan Adaları İtalya Turumuzdan (Haziran 2009)

Gemideki Mutluluk

Urla-Güvendik’te dağ ormanlarının eteğinde, adalarla süslü masmavi denize baktığımda, gözlerim bazen bir gelin edasıyla süzülen bembeyaz dev yolcu gemisine gözlerim takılır, bir gün içinde olmayı düşlerdim.

28 Haziran 2009’da eşimle Costa Romantica gemisine binmemizle bu düşü yaşama geçirmeye başladım.

560 Çalışanı 1500 yolcusu olan gemide 23 Türk Ailesi varmış. Rehber olmadığı ve yabancı dil sorunu yaşayacağımız biraz kaygılıydık. Pastoral Tur’un sahibi Yeşim Hanım “Akşam yemeklerinde aynı ulustan olan kişiler birada olacaklar merak etmeyin” deyince rahatladık. İzmir’den aynı tur şirketiyle katılan Selma ve İlhan çiftiyle haberleşince kaygımız hiç kalmadı.

Gemi 19.00 da İzmir Alsancak Limanından hareket  etti. İzmir körfezini dolaşırken, bu kez yaşadığım Güvendik’e el salladım.

Gemi sanki muhteşem beş yıldızlı bir oteldi. Tek fark uçsuz bucaksız denizde yüzmesiydi.

Akşam yemeğinde İzmir’den katılan bizler, Ayvalık’tan iki aile ve Eskişehir’den katılanlarla birlikteydik.

Yemek salonunda, insanın içinde çiçekler açtıran, uçuran müzik çalmaya başlayınca, herkes peçeteleri alıp müziğe uyumlu olarak sallamaya başladı. Sık giyimli erkek garsonlar, masalara gelerek bayan konukları, bayan garsonlar da erkek konukları dansa kaldırdı.

Garsonların yakalarında adları ve hangi ülkeden olduğu yazılıydı. Adlarıyla seslendiğimizde gülümsüyorlardı. 

 

Görkemli Ada Santorini

29 Haziran Cuma günü Santorini’ye vardık. Gemi denizin ortasında demir attı. Kahvaltıdan sonra gemide bir hareketlenme görünce, yabancıların peşine düşüp tekneyle Santorini adasına vardık. Küçücük kıyıda önce hareket eden oyuncak eşekler dikkatimi çekti.

Santorini’ye denizden ulaştığımız için, merkeze ancak, 588 basamaklı dik merdivenleri çıkarak, ya da “Eşek İstasyonu” tabelasını bulup eşek kiralayarak ya da teleferiği kullanarak çıkabileceğimizi söylendi, Yunanca bilen Yurdaşan hanım.

Biz teleferikle çıktık merkeze. Santorini’de ilk göze çarpan yaşlı volkan kraterleri, bembeyaz boyalı, mavi pencereli, kapılı kendine özgü evleri daracık taş sokakları, çiçekli, romantik teraslarıydı. Yöresel hediyelik eşya ve değerli taşlardan takılar satan dükkanlar ilginçti. Yukarıdan bakınca, sanki uçurumun kenarında, aşağıdaki duran gemimizi, büyüleyici deniz ve ada görüntüsüyle kucaklaştık.

Renkli Geceleriyle Mikanos

Gece gemide, bin bir gece masallarındaki gibi yiyip içip, gece gösterileri izledik. Geçmişten günümüze unutulmayan filimlerden görüntüleri ve müziklerini dinledik. 

Gemimiz sabahleyin Mikanos’ta kıyıya yanaştı. Bizi bekleyen otobüslere binip merkeze hareket ettik. Kıyı boyunca koca taşlardan yapılmış yolu yürüyüp bir kafeye oturduk. Eşim kahve istedi. Aynı Türk usulü kahvenin yanında bir bardak su getirdiler. Beyaza boyanmış, mavi pencereli evlerden renk, renk begonviller, sardunyalar sarkıyordu. Yine Yunan mimarisinin güzel örneklerini gördük. Kıyı boydan boya kumsaldı. Yel değirmenleri, kiliseler, sokaklardaki tabelalar ilgi çekiciydi. Kıyıdaki lokantalardaki Türk adlarını görünce, baklava, humus, musakka bizden almışlar dedik hemen.

Renkli geceleri ve plajlarıyla ünlü Mikanos’ta  Troya, Bizans mücevherlerinden esinlenmiş dükkanlar vardı. Kehribara orada amber diyorlar. Bir yüzük beğendim. Yunanlı güzel Helen’in amber taşlı, taşı dönen gümüş işli yüzüğünü parmağıma takmıştım sanki. Tarihten günümüzü gelen muhteşem aşkların gizemini soludum, yüzüğü satın aldım içim gülümsedi.

Her iki adada da yeşil ağaçlar göremedim. 

Pire

Geceyi gemide geçirdik, gündüz Pire limanına vardık. Yol arkadaşlarımızdan, Girit göçmeni olan Yurdaşan  hanım, gemiden iner inmez bizdeki gibi sarı boyalı taksilerin şoförleriyle pazarlık yaparak kişi başına 25 Avro’ya Pire ve Atina’yı dolaştırıp, gemimize getirmesi koşuluyla iki taksi sürücüsüyle anlaştı.

Taksi şoförümüz Yorgo sosyal demokrat olduğunu söyledi. Duraklarda asılı Yorgo Papandreu’nun resmini görünce, Papandreu’nun adın yüksek sesle söyleyip bende, Sosyal Demokratım dedim. Yorga gülümsedi. Pire’yi tanıtmaya çalışan bir rehber gibi konuşmaya başladı. 

“Pire adı, ihtiyar bir balıkçının adından almış. Yol boyundaki koylardan geçerken, Yorgo, Pire’de bir milyon insan yaşar. Eskiler yani bizler bu koya Paşa Limanı, Türk Limanı deriz, gençler, Küçük Liman der. Pire limanında yabancı gemiler çoğunlukta. Tepelerde de milyarderler oturur. Eski Pirede inşaat yasağı var. Yeni bina hiç yapılmıyor. Dar sokaklara merdivenlerle çıkılır. Tavernalar kara tarafında, masalarsa deniz tarafında. 

1994 Olimpiyatları bize çok pahalıya patladı. Her tarafı gözetlemek için kameralar geldi.

Pire'de Avrupa’nın en büyük Kalp Kliniği var, 5 Yıldızlı otel konforunda. Tüm aletler Amerika’dan geldi. Beş bin  Avro’ya kalınıyor.

1980 Yılların sonunda eski Başbakanlarımızdan A. Papendreu hostes D. Laini ile aşk yaşadı. Karısı Margaret’i boşadı. Liani’yle evlendi. Liani’ye kısa adı olan “Mimi” deriz. Hiçbir kadın Papanddreu’ya oy vermedi, bizlere olumsuz örnek oldu diye.

Avrupa Birliğine üye olduk, para yardımı yaptılar, geri ödüyoruz. Ülkemiz kötü yönetiliyor, alım gücümüz iyice zayıfladı.” diyerek, dertlerini paylaştı Yorgo

Pire’den  taksiye binip Atina’ya doğru yol aldık. Atina, Plaka’da Akroplise aşağıdan baktık.

Gezi arkadaşlarımızın yaşları gereği, oraya çıkmaları zor olacağını düşünerek, Atina’da Yeşili aradı gözlerimiz. Çatı katlarında minik ağaçlar ve çiçekler gördük.

Atina Parlemanto binasının önünde ilginç giysili askerler vardı. Resim çektirdik. Arkadaşım heykel gibi duran askere dokununca. Tüfeğini zemine öyle bir vurdu ki, sanki çocukluğumuzdaki çat- patın sesini duyar gibi oldum. Kraliçe Sofia’nın annesinin evini,  her tarafı mermerden yapılmış Olimpiyatların yapıldığı stadyumu gezdik.

Messina Boğazını geçerken, Sicilya’nın kuzey açıklarındaki Stromboli adasındaki aynı adla anılan aktif yanardağın zaman, zaman dumanlar fışkırdığını, bunu boğazı geçerken görebilme olasılığından söz ettiler.

Geminin arka güvertesine çıktım, inanılmış bir şey oldu. Dumanlar fışkırdı ve yayılmaya başladı. Görüntüyü almanın mutluluğuyla doldu içim. Ada koni şeklinde, bir yanda fışkıran, yayılan dumanlar, diğer yanda, hayli uzakta beyaz boyalı evler şaşırtıcıydı.

İtalya ve Sicilya arasındaki Messina Boğazını geçerek gemimiz Civitavecchıa’ya doğru yol almaya başladı.

Boğazı geçen gemimiz Roma yakınlarındaki Civitavecchia’da demir aldı.

Roma

Roma Civitavecchia’da gemiden indiğimizde yağmur yağıyordu. Gemide hepimize yağmurluk verdiler. Sarı giysili örgüt üyeleri gibi hissettim bir an. Ku Kluk Kaln örgütü geldi aklıma. Oradan otobüslerle Roma’ya doğru hareket ettik. Atina’dan sonra Roma’da yeşili sardı gözlerimiz. Romanın kalbindeki muhteşem tarihi eserlere yemyeşil ağaçlar analık ediyordu sanki. Bu güzel kenti yıllar önce gezmiştim. Hafızama öyle kazınmış ki bu tarihi şehirde bir an kendimi Roma Tatili filminin unutulmaz kahramanlarıyla söyleşir buldum. Audrey Hepburn, George Peck’le…

İspanyol Merdivenleri, Sen Pietro Meydanı.

Aşk Çeşmesi'ne atılan dilek paraları, çiseleyen yağmurla öpüyordu sanki. Bir an gözlerimi kapadım, tüm güzel dileklerin getirene getirildiğini düşledim. İnsanları yüzleri gülümsüyordu. Herkes çok mutluydu. Yağmura aldırmadan muhteşem heykellere bakarak, aşk çeşmesinin yanındaki meşhur roma dondurması elimizde, düşlerde kayboluyorduk. 

Roma’da öğle saatinde olduğumuz için her yer kapalıydı. Ancak daha önce gezdiğim Roma’a hasret gidermiş oldu.

Catania

Roma turundan sonra gemimiz yine Messina Boğazı'nı gecerek Catania’da demir aldı. Ulusal Bayramları nedeniyle her yer kapalıydı. Kent sanki sessizdi.

Catania’da  sokaktaki küçük trene bilip kenti dolaştık.

Romantik İtalyan operasının kurucusu olan Vincenzo Bellini’nin Sicilya- Catanıa’daki evini bahçesini ve bir park içindeki büstünü gördüm. Bellini’yle ilgili kartlar alırken, “Norma Operasını, Maria Callas’tan, La Sonnambula’yı Pavarotti’den dinleyerek hayranlıkla baktım karttaki resmini. Kısacık yaşamındaki üretkenliğine hayran oldum. (Bellini, 1801-1835)

 

02 Temmuz günü Catania’dan saat 13.00 hareket ettik.  03 Temmuz tam gün gece gündüz yol aldık.

04 Temmuz Sabah 09.00 İzmir Alsancak limanına ayak bastığımda, yeni yerler tanımanın dilleri, dinleri, renkleri farklı, her ulustan insanların öncelikle insana saygıyı, hoşgörüyü gülümseyerek yaşama geçirmiş olmalarından etkilenerek, güzel yurduma kavuşmanın huzurunu soludum. İmbat yeli yüzümü okşarken çok mutluydum.

 

Not: Messina Boğazı Sicilya adasını İtalya’nın güneyindeki Calabria bölgesini ayıran boğazdır. En dar noktası 3.3 kilometre.

Eşimle ilk kez çıktığımız gemi turunu gerçekleştiren Pastoral Tur’un bilge yöneticisi Yeşim Arıkan Hanım’a, çalışma arkadaşlarına teşekkürler.

Gülseren Alçı

Bu konu hakkında henüz yorum yapılmamış

İlk yorumu siz yazın.

Lütfen bekleyiniz...
YUKARI